Saygıdeğer paydaşlar, Sevgili Okurlar,
Ulusal yas döneminde bu büyük acı ve trajedi ile baş etmeye çalışırken siyaset ve PR yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Şimdi bu felaketin kök nedenlerini tartışacak ve suçlu/kabahatli aranacak zaman değil.
Ancak yitirdiğimiz ahlaki değerlerimiz hakkında samimi kaygı belirtmekte bir mahzur olmadığı kanaatindeyim.
Efendim vatan topraklarımızın jeolojik yapısı itibarı ile deprem bizim değiştiremeyeceğimiz bir doğal gerçekliğimizdir. Bu gerçekliğe rağmen deprem nedenli can kayıplarımızın ve bina yıkımlarının/hasarlarının bu kadar yüksek olması kaderimiz değildir.
Bina stoklarımızın durumu içler acısıdır. Her şeyi yoksulluğa ve merkezi/yerel yönetimlere bağlayamayız. Deprem güvenli bina yapabilecek teknolojiye de, insan gücüne de, ekipmana da fazlası ile sahibiz. Sorun; aşağıda belirttiğim sürecin herhangi bir aşamasında yapılan kişisel ve/ya kurumsal istismarlardır.
Bu istismarlar olmasa idi bugün yüreklerimiz bu kadar yanmazdı inancındayım.
Ayni benzer acıları her deprem sonrasında yaşamamak için bundan sonra inşaa edilecek her yeni bina için bu konunun çok dikkatle ve titizlikle takip edilmesi umudu ile…
- Zemin etüdü
- Ruhsat
- Mimari proje
- Statik proje
- İmar izni
- Deprem mühendisliği
- İnşaat mühendisliği
- Malzeme
- İşçilik
- Tüm bu aşamalar süresince kalite kontrol denetlemesi.
- PUKO ( Planla-Uygula-Kontrol et-Önlem al )döngüsü ile denetim.
Saygı ile
Serdar DURAT