Kronikleşen yüksek enflasyonun tetiklediği pahalılık, açlık ve yoksulluk insanımızı çok yordu. Bu yorgunluk özellikle gençlerin hayallerini ve değerler setini radikal biçimde değiştirdi. Geleneksel görgü ve kültürümüzde eskiden ayıp sayılan, eleştirilen, utanılan şeyler şimdilerin olağanı-normali-rutini haline evrildi.
Bu kapsamda hemen herkes makyavelist anlayışla dahi olsa maddi manada zengin olabilmenin yol ve yöntemlerini arar hale geldi.
Zamanın kavramlar üzerinde etkisi olduğuna inananlardanım. Başta teknolojik gelişmelerle olmak üzere hayatlarımızı etkisi altına alan kültürel DEĞİŞİM; sosyal ilişkilerimizi, alışkanlıklarımızı, eski bildiklerimizi, öğrendiğimiz doktrinleri, davranış kodlarımızı, varsa önyargılarımızı ve ezberlerimizi değiştirmek zorunda bırakmıştır. Bu kapsamda ZENGİNLEŞME kavramının da tanımı değişmiştir.
Artık ZENGİNLEŞME denilince ; kişinin sadece mal varlığındaki, finansal gücündeki büyüme gelmiyor akıllara.
Maddi manada sebepsiz zenginleşme veya haksız zenginleşme, (Unjust enrichment) (bir kimsenin mal varlığında haklı bir nedene dayanmaksızın, başkasının zararına meydana gelen zenginleşme),
Manevi anlamda ise; Kişinin kelime ve kavram dağarcığında, davranış kodlarında, kültür ve sanat alanlarında, mesleki bilgi ve becerilerinde, hak edilmiş onurlu şöhret ve itibarında, etki-erişim yarıçapında ve bireysel iletişim ağındaki nitelikli insan sayısındaki gelişme ve büyüme geliyor akıllara.
Maddi anlamda zenginleşme; vergilendirilmediği, ahlaklı emek ve alınteri ile oluşmadığı, görgü ve tevazu ile taşınamadığı/beslenemediği sürece meşruiyeti sorgulanır, yozlaştırır. Anadolu’daki “Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter.” sözünde belirtildiği gibi bir anda yok olabilir.
Manevi anlamdaki zenginleşme ise ; Kalıcıdır, onurludur, saygıdeğerdir, özgüven ve huzur verir.
Saygı ile
Serdar DURAT