Değerli Danışanlarımız ve Dostlarımız,
Hayatımızdaki en önemli hedefimiz sanırım mutlu olmak, sağlıklı-başarılı -onurlu ve doyumlu bir yaşam sürmektir. Bu hedefimize ulaşabilmek ise büyük ölçüde, hayatımızı yönlendiren korkularımızla baş edebilmekle mümkün olabiliyor galiba..
Tabiatı ile bu kavramların içini doldurmak gerekirse kişinin genetik mirası, karakteristik özellikleri, eğitim düzeyi, vizyonu, sosyal çevresi ve içinde yaşadığı eko sistem gibi parametreler belirleyici olmaktadır.
Davranışlarımızı ve yaşam biçimimizi formatlayan/disipline eden hakim kriter Korku duygusundan beslenmektedir. O kadar çok şeyden korkuyoruz ki..farkında olarak veya olmayarak çoğu zaman o korkularımızın esiri durumuna düşüyoruz. Bir kısmımız bu korkulardan arınmak adına çeşitli yöntemler kullanarak spritüel bir rahatlama ve tevekkül hali arayışındayız ama tam anlamı ile korkularımızdan kurtulamıyoruz.
Korku doğuştan gelen değil hayatın içinde yaşadıkça öğrenilen bir duygu ama yaşamı derinden etkileyen bir şey. Basit bir internet araştırması ile birkaç dakika içinde görülebilir ki..yüzlerce değişik fobi çeşidi mevcut ve bunların insanları etki altına aldıkları aşikar.
Bir an için lütfen düşününüz bu güne kadar ne hayalleriniz oldu ?
Neler yapmak ve nelere sahip olmak istediniz ? Ne tür deneyimleriniz oldu ?
Hayalleriniz doğrultusunda ne kadar cesur ve tutkulu davranabildiniz ? uğrunda canınızı dahi feda edebileceğiniz inançlarınız be misyonunuz oldu mu hiç ?
Hangi duygu-düşünce ve tereddütler sizi yönlendirdi..?
Hedeflerinize giden yolda karşınıza çıkan güçlükler ile ne kadar savaştınız ?
Ne zaman ve hangi aşamalarda kaç defa vazgeçtiniz..?
Evet bu bireysel değerlendirmeleriniz sizin mahremiyetiniz olsun..gelin biz birlikte şu sorunun samimi cevabını arayalım.
Size zamanı başa/geri sarma şansı verilse idi yine ayni ayni yol haritasını kullanarak, ayni davranış biçimlerini uygulayarak mı şimdiki zamana gelmek isterdiniz..?
Ayni seçim ve tercihlerle mi yoksa bambaşka bir yol ve strateji izleyerek mi bu güne gelmeyi arzu ederdiniz..?
Vazgeçtiklerinizden yine vazgeçermiydiniz yoksa inatla hayallerinizin peşine mi düşerdiniz..?
Eğer hata yapmaktan, çıkarlarımızı kaybetmekten, başarısız olmaktan , refüze edilmekten, risk almaktan ve eleştirilmekten, çevremize karşı mahçup olmaktan hiç korkmasaydık , inanç ve inatla çalışsaydık, zorluklar karşısında vazgeçtiklerimizden vazgeçmeseydik hayatımız acaba şu anki halinden farklı olurmuydu .
Sevgili okurlar, gayem geçmişi sorgulayıp pişmanlıklar ve keşke ler içinde boğulmak değil elbette.Ancak bazen rutin ve yoğun gündelik hayatımıza en azından ruhen/zihnen ve müzik deyimi ile bir ES verip düşünmek bundan sonraki yaşantımızın kalitesini arttırmak adına çok yararlı olacaktır diye düşünüyorum.
Başarıya ulaşanların en önemli ortak özelliği Ne olursa olsun, ne kadar zor hatta imkansız görülürse görülsün hedeflerine koşmaktan asla vazgeçmemeleridir.
Tarihten birkaç örnek vermeme izin verin lütfen. Thomas Edison bir ampulü yakabilmek için iki bin değişik madde denemiş, hiç biri işe yaramadığı zaman asistanı, yazık oldu bütün çalışmalarımız boşa gitti diye sitem etmiş. Edison ise kendinden emin bir şekilde şu cevabı vermiş..uzun bir yol aldık ve çok şey öğrendik demiş..asistanı anlamsız gözlerle bakınca Edison devam etmiş..en azından şimdi iyi bir ampül yakmak için kullanamayacağımız iki bin element olduğunu anladık demiş ve nitekim Edison çalışmalarına ara vermeden, hedefinden vazgeçmeden devam etmiş ve ampulü bulmayı başardığı zaman o unutulmaz sözünü söylemiş..Ne yazık ki insanlar, çoğu kez başarıyı tam elde etmek üzere iken vazgeçtiklerini bilmiyorlar..
İki kez Nobel ödülü alan ilk bilim kadını, polonyum ve radyum elementlerini bulan, radyoloji biliminin kurucusu Marie Curie yaşadığı tüm zorluklara rağmen düşlerinden asla vazgeçmemiş. 0,1gr saf radyum klorür elde edebilmek için tam üç yıl gecesini gündüzüne katmış.
Albert Einstein dört yaşına kadar konuşamamış ve yedi yaşına kadar yazamamış.
Ailesi onun normal olmadığını düşünüyormuş, öğretmenleri zihinsel öğrenim güçlüğü olduğunu, sosyal olmadığını ve aptalca düşlerin peşinde olduğunu söylemiş.Okuldan kovulmuş ve teknik liseden geri çevrilmiş. Ama O vazgeçmemiş ve insanlık tarihine adını yazdırmış.
Walt Disney, hayal gücünden yoksun olduğu ve iyi düşünceleri olmadığı gerekçesi ile gazete yönetmeni tarafından kovulmuş ve Disneyland’i kurmadan önce defalarca iflas etmiş, ayrıca park önerisi yalnızca ayak takımın gideceği bir yer olur düşüncesi ile red edilmiş. Ama o da vazgeçmemiş ve Disneyland’i yaratmış.
Kitapları bir çok dil de yayınlanan yazar Jack London ilk hikayesini satmaya çalışırken 600 defa refüze edilmiş ama vazgeçmemiş.
Beethoven, öğretmenleri bundan müzisyen/bestekar olmaz demelerine ve sağır olmasına rağmen vazgeçmemiş ve en güzel bestelerini işitme yeteneğini yitirdikten sonra yapmış.
Değerli düşünürler, bu listeyi uzatmak mümkün..Ancak bizim için hayati önemi olan en kıymetli örnek Atatürk'ümüzdür. Mevcut siyasi-sosyal ve ekonomik tüm koşullar aslında caymasını, teslim olmasını gerektirirken o mücadele azim ve iradesini yitirmemiş ve canı pahasına savaşarak tam bağımsız, özgür ve modern Cumhuriyet Türkiye sini kurmuştur.
Tüm bu ölümsüz isimler farklı alanlarda çalışmalar yapmış olsalar da hepsinin tek bir ortak yönü var o da tüm olumsuzluklara-güçlüklere-tehditlere ve caydırıcı çevre baskılarına rağmen inançlarını yitirmemeleri ve asla vazgeçmemeleri..
İnsanlık için çok önemli değerler yaratan ve her biri deha olan bu insanlar ya vazgeçselerdi..hayat nasıl olurdu dersiniz..?
Netice itibarı ile demem odur ki, ülke olarak halen yaşadığımız zor günler bitecektir, layik olduğumuz huzurlu, müreffeh, özgür ve aydınlık günlere kavuşmamız çok yakındır. Yeter ki, zihinsel rehavete ve korkutup sindirmek amaçlı baskılara boyun eğmeyelim, milli değerlerimize ve menfaatlarimize uygun gayretli çalışmalarımızdan asla vazgeçmeyelim.
Saygılarımla
Serdar DURAT