Değerli Danışanlarımız ve Dostlarımız,
Tüm dünyayı etkisi altına alan Corona Virüsü salgını kontrol edildikten, durdurulduktan ve hayat yeniden normale döndükten sonra hemen hiçbir şey bu kriz öncesindeki gibi olmayacaktır inancındayım. Bu makalede Post-Corona dönemine ilişkin olası değişim ve dönüşümler hakkında bireysel tahminlerimi, öngörülerimi, değerlendirmelerimi yazmaya çalıştım.
Dünyanın bilinen sorunları, ister istemez herhangi bir ülkeye/topluma özel ve yerel olmaktan çıkacak, çok daha geniş coğrafyalarda ve kitlelerde dolaylı ve/ya doğrudan hissedilebilecektir kanaatindeyim. Örneğin Çin ve İran gibi ülkelerdeki anti demokrat, kapalı ve baskıcı yönetimler bundan böyle sadece o ülkelerin sorunu olmayacaktır. ABD deki ve AB Kulübündeki ülkelerin Sağlık sistemlerine ve politikalarına ilişkin sorunların sadece bu kitlenin sorunu olarak kalamayacağını düşünüyorum.
Özellikle ulaşım/nakliye, iletişim ve yönetim disiplinlerindeki teknolojik gelişmeler, sermayenin çok uluslu nitelik kazanması, ülkeler arasında emek maliyetlerinde çok büyük farkların olması dünyayı adeta küresel bir köy haline getirmiştir.
Tabiri caiz ise bu gün tüm ülkeler birbirleri ile komşu olmuşlardır.
Artık hemen hiçbir konu sadece bir ülkenin iç meselesi olarak görülemiyor.
Zira dünyanın en uzak iki noktası arasındaki mesafe sadece 13 saatten ibarettir.
Bu süre fiziken erişim içindir. Dünya çapında İletişim için sadece saniyeler bile yeterli olabilmektedir. Dünya genelinde havayolları çeşitli destinasyon alanları arasında günde 125 K sefer düzenliyorlar, her yıl yaklaşık 2 milyar insan sadece turizm maksatları ile yer değiştiriyor, hemen tüm üretim birden fazla ülkeden toplanan hammadde, ekipman ve emekçi tarafından gerçekleştiriliyor.
Sevgili Okurlar,
Covid-19 küresel salgını, dünya nüfusunun önemli bir kısmının ikiyüzlü ve benmerkezci yaklaşımla içinde yaşadıkları konfor alanlarının tam güvenli ve sürekli olamayacağı gerçeği ile yüzleşmelerini sağladı..
Çoğu kişinin masal dinler gibi dinledikleri küresel ısınma yüzünden eriyen kutuplar onlara çok uzaktı. Ama aynı nedenle doğal ekosistemlerinden çıkan milyarlarca çekirgenin Ortadoğu ve Afrika’dan yola çıkarak uçuş rotaları boyunca tarım alanlarını yok etmeleri değildi.. İnsanoğlu doğaya verdiği zararla kendi yarattığı Canavarı hep çok ötelerde bir yerlerde sandı.
Ayni bizim o meşhur “ Bana Değmeyen Yılan Bin Yaşasın” Atasözümüzle içselleştirdiğimiz duyarsızlığımız gibi..
Sosyal dayanışma kültürünün giderek yok olduğu, bireysel çıkar dürtüsünün toplumda hakim olduğu bu çağ, insanlığı salgın hastalıklarla sınıyor. Neyse ki Corona Virus insandan insana bulaşıyor. Yoksa mazallah kedilerden, köpeklerden bulaşsaydı, (kuş gribi döneminde milyonlarca tavuğu zehirleyerek öldüren görevliler gibi) sokaklarda kedi, köpek avlamak için silahlanan mahalle sakinleri görebilirdik..
Çok büyük ölçüde tüketim odaklı olarak dizayn edilmiş olan trilyonlarca dolarlık küresel ekonominin evlerimizden birkaç gün /hafta çıkamayacak olsak dahi çökebildiğini anlamış olduk.
Güç, şöhret, varsıllık gibi dünyevi kavramların aslında pek büyük bir anlam ifade etmedikleri bir süreci deneyimledik hep birlikte..Kolonyanın, Tuvalet kağıdının, dezenfektanın gerçek değere dönüştüğü günleri gördük. Virüslerin zengin / fakir, eğitimli/ eğitimsiz, inançlı/ateist, Çinli/ İtalyan/ İranlı/ Fransız ayrımı yapmadığını öğrendik. Selde, depremde, savaşta, kıtlıkta imkanı olanların kaçacak bir yerleri hep vardı. Ama bugün yok... daha güvenli daha konforlu diye gidebileceğimiz bir yer yok..Bugün hep birlikte aynı gemide olduğumuzu hatırladık.
Sevgili dostlar,
Yaşam için vazgeçilmez ihtiyaç ve en temel insan haklarından biri olan içilebilir su, günümüzde bir ayrıcalığa dönüşmüş durumdadır. 2 milyardan fazla insanın temiz suyla erişiminin olmadığı biliniyor. Yaklaşık 20 yıl sonra 18 yaş altında 600 milyon insanın yaşam alanı susuzlukla tanışacak. Sadece 10 yıl sonra 700 milyon insan susuzluk sebebiyle yaşadığı yeri terk edip başka bir yer arayışına girecek.
Açlıkla , hastalıkla, terörle baş edebilirsiniz ama susuz kalamaz, yaşayamazsınız.
700 milyon insanın topraklarını terk edip hareket etmeye başlayacağı bir dünyaya hazır mıyız? Emin değilim.
Covit-19 salgını sonrası nasıl bir dünyada yaşayacağımıza ilişkin hiç bir iddiası olmayan bazı görüşlerim aşağıda sunulduğu gibidir.
- Emek- Sermaye ilişkisi ve dengeleri değişecektir. İnsanı merkeze alan daha ahlaklı sistemler geliştirilecek, ucuz emek istismarı bitecektir.
- Para kavramı, politikaları ve kullanım konsepti değişecek, dijital para uygulaması yaygınlaşacaktır.
- Savunma harcamaları azalacak bu şekilde tasarruf edilen kaynaklar sağlık gerekleri için tahsis edilecektir.
- Küresel anlamda göç ve mülteci sorunu için daha ahlaklı ve gerçekçi çözümler bulunacaktır.
- Beşeri ilişkilerimiz kapsamında bir çok alışkanlığımız değişecektir.
- Kapitalizm büyük ölçüde tabandan gelen baskı ile güç kaybedecektir.
- Konfor, şatafat, gösteriş merak ve hevesi daha basit, güvenli ve sade yaşantıya evrilecektir. Metropollerden kırsala gönüllü göç akımı başlayacaktır.
- Sağlık ihtiyaçları açısından mevcut sosyal güvenlik sistemleri revize edilecektir.
- Uzaktan çalışma ve uzaktan eğitim konsepti benimsenecek, bu faaaliyetlerin zamandan ve mekandan bağımsız hale gelmesi mümkün olacaktır.
- Ulus devlet konsepti canlanacak ve sınırlar yeniden keskinleşecektir.
- Özgürlük alanlarına ilişkin talepler artacaktır.
- Din disiplini kapsamında mevcut taassup ve baskı erozyona uğrayacaktır.
- Sosyal sınıflar ve zümreler arası makas daralacaktır.
Saygılarımla